18 Mayıs 2011 Çarşamba

MESİR MACUNU

MESİR dilimizde gezilecek yer , gezi yeri anlamına gelmektedir. Anadolu ve Ön Asya'nın çok eski bir geleneğinden gelen Mesir'in 5000 yıl öncesinde bile örneklerine rastlamak mümkün. Genel Tıp kitaplarının bir kısmında mesir'e benzeyen bir macunun Sümerliler zamanında kullanıldığını yazmaktadırlar. İlk defa Sümerliler ünlü şehirlerinden biri olan NİPPUR da ana maddesi İSİN olan bir otla çeşitli baharatları kaynatarak bir macun elde edip bunu altın kapta saklayarak ilkbahar aylarının başlangıçlarında hastalara ikram ederlermiş. Aynı şekilde hazırlanmış çeşitli macunların dertlere şifa olması amacıyla Ön Asya ve Anadolu medeniyetlerinde dağıtıldığı kaynaklarda belirtilmektedir.
Mesir Macunu; Mutasavvıf Hekim Merkez Efendi tarafından bulunmuştur.

MESİR MUCİDİ MERKEZ EFENDİ
500 Yıla damgasını vurmuş olan bir olayın kahramanından bahsetmeden önce devre damgasını vurmuş olan zamanının büyük hekimi Merkez Efendinin hayatından biraz aktarımda bulunalım.
Merkez Efendinin asıl adı MUSLİHİDDİN EFENDİ 15 yy. ikinci yarısında 1460 yılında Denizli'nin Buldan ilçesine bağlı Sarımahmutlu köyünde doğmuştur. Ailesinin Selçuklu Germiyanoğullarının bir koluna bağlı olduğu tahmin edilmektedir. İlk öğrenimini babası Hafız Mustafa Efendinin yanında tamamlamıştır. Daha sonraki öğrenimi için babasının yakın dostu olan zamanın ünlü bilginlerinden Hızır Ahmet Paşanın yanına Bursa'ya gitmiştir. Burada İlk ve orta öğretime karşılık gelen zamanın ilk medrese öğrenimine başlar ve başarı ile tamamladıktan sonra hocası tarafından zamanının en ideal üniversitesi olan İstanbul Fatih Medresesine kayıt yaptırır.
Buradan müderris (Hoca) ünvanı alarak mezun olur. Uzun yıllar İstanbul ve çevresindeki illerde öğretmenlik yapar.

MERKEZ EFENDİ BİMERHANEYİ KURUYOR
1520 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Yavuz Sultan Selim'in eşi HAFZA SULTAN eşinin ölümünden sonra oğlu Kanuni Sultan Süleyman'ı Manisa Valiliğinden alarak İmparatorluğun başına getirir. Kendisi bir süre daha Manisa'da kalarak kendi adına inşaa ettirilmesini istediği eşinin cami ve külliyesini tamamlamaktır.
Hafza Sultanı'ın isteği titizlikle inşaa edilen bu ilim, kültür ve sosyal kurum başına otoriter , konusunda bildigi , uzman bir kişiyi getirmektir ve sonunda Merkez Efendi Manisa'ya tayin edilir. 1523 yılında başına geçtiği Sultan Camii ve Külliyesi oluşturan birimler; Sultan cami , medrese , Sıbyan mektebi , imarethane ve hamamdan oluşmaktadır.
Merkez Efendi Manisa'ya yerleştikten kısa bir süre sonra halkın sorunları ile yakın ilgilenmeye başlar. Hasta olanlar için çeşitli otlardan ilaçlar yaparak onları iyileştirir. Bu çalışmlar üzerinde imarethanenin bir kısmı BİMERHANE'ye (Sağlık Bölümü ve Revir) dönüştürülür. Hastalar artık burada tedavi edilmeye başlar. Bir süre sonra burası yeterli gelmemeye başlar. Merkez Efendinin talebi üzerine saraydan ödenek gönderilerek 1526 yılında bugünkü yerinde BİMERHANE'nin DARÜŞŞİFA'nın bir kısmı inşaa edilir. Buraya BİMERHANE, DARÜŞŞİFA, TİMARHANE, SİFAHANE isimleride kullanılmaktadır. Burası yapısı ve kullanımı itibari ile tam teşekküllü her tedavinin yapıldığı bir hastanedir. Günümüzde buralara değişik yakıştırmalarda bulunulmakta buraların yanlızca akıl hastaneleri olduğu aktarılmaktadır. Ancak tarihi kayıtlardan incellendiğinde bu tür yerlerin tam bir hastane olduğu ortaya çıkmaktadır.
Darüşşifa'nın açılmasında kısa bir süre sonra Manisa Valisi Şehzade Mustafa'ya Kanuni Sultan Süleyman tarafından acil bir mektup gelir. Hafza Sultan'ın bir hastalığa yakalandığını ancak tüm doktorların çabasında rağmen iyi edilemediği yazılıdır.

MESİR MACUNU BULUNUYOR
Merkez Efendi'ye durum bildirirler. Bunun üzerinde yoğun bir çalışmaya başlar. Sonunda 41 değişik baharattan ürettiği macunu tarifi ile beraber saraya gönderir. Hafza Sultan, üretilen bu macun ile sağlığına tekrar kavuşur. Bu olaydan sonra Merkez Efendinin ünü imparatorluk sınırlarını aşar.Merkez Efendi bu durum üzerine Manisa iline ekonomik katkıda bulunabilecek bir plan hazırlar;
Her yılın belli bir gününde sergi düzenleyerek, bu sergide bizzat halkın kendi el emeği ürünleri tanıtmak,
  • Civardan gelen halkın Manisa'ya ekonomik ve sosyal canlılık getirmesini sağlamak,
  • Bunun için buraya gelen halkın, sağlığını korumak ve macunu yiyenlerin 1 yıl boyunca zehirli böcek sokmalarından korumak amacıyla macunun dağıtılmasını sağlamak,
  • Spil dağı eteklerine kurulmuş olan Manisa'nın Gediz ovasına kayarak halkın birbiri ile dayanışmasını sağlamaktır.
Mesir Macununun halka saçılacağı ve bu planda anlatılanların yapılacağı gün olarak da 22 Mart tespit edilir. İran Mitolojisine göre bahar bayramı kabul edilen bu gün seçildiği belirtilir. Kimilerine göre de bugünün Hz. Ali'nin doğum günü olduğu da söylenmektedir. Ancak halk içerisinde yaygın olarak bilinen Bahar bayramına denk getirilmesidir. Kesin olmamakla beraber ilk mesir macunu dağıtımının 1527 - 1528 yıllarına rastladığı sanılmaktadır. 1529 yılında Şeyhinin ölümü üzerine Merkez Efendi İstanbul'a giderek yerine geçmiş ve burada eğitim vermeye devam etmiştir.

MESİR 1
MESİR 2

MESİR MACUNUN YAPILIŞI
Mesir macunu 41 değişik baharattan oluşmaktadır. Bu baharatlardan bazılarına örnek verelim;
ANASON: İştah açıcı ve karminatif olarak kullanılır. Karminatif etki barsaklardaki fermantasyona engel olmasından ileri gelir.
HİNDİSTAN CEVİZİ ve BEŞBASE: Kaynatılmış suyu mide ağrılarına iyi gelir. Etkisi bileşimdeki uçucu yağlardan ileri gelir.
ÇİVİT: Halk arasında kabakulak ve pnömonide iyi gelir. Bebeklerin ağız mukozasındaki ağrılı yaraların tedavisinde kullanılır.
ÇÖPÇİNİ: Kökünün kaynatılmış suyu ekzemede kullanılır. Bileşimindeki tanenden dolayı astrenjan etkisi vardır.
ÇÖREK OTU: Gaz söktürücü olarak kullanılır.
DARFÜLFÜL: Bedeni ısıtıcı ve öksürük kesici olarak kullanılır
HARDAL TOHUMU: İştah açıcı ve mideyi yatıştırıcı olarak toz halinde kullanılır. Cilt hastalıklarında iltihabı ve ağrı giderici etkisi vardır.
HAVLİCAN: Öksürük kesici ve ağız kokusu giderici olarak kullanılır. Sindirimi kolaylaştırır, gazı dağıtır, balgamı giderir.
HİYARŞENBE: Mushil olarak kullanılmaktadır. Bileşiminde antrekion türevi vardır.
KAKULE: Lezzet verici , gaz söktürücü, iştah açıcı olarak kullanılır.
KARABİBER: Öksürük kesici, uyarıcı ve baharat olarak kullanılmaktadır.
KARANFİL: Ağız kokusu giderici, diş çürüklerinde ve ağrılarında kullanılır. Bileşimindeki karanfil esansı antiseptik ve ağrı gidericidir.
KEBABE: İdrar ve solunum yolları antiseptiği olarak kullanılır.
KİMYON: Baharat, gaz söktürücü, iştah açıcı ve terletici olarak kullanılır.
Mesir macunun asıl kullanımında bulunan baharat çeşitlerinin bir kısmının doğa da artık bulunmuyor olması nedeni ile mevcut baharatlar ile bu işlem yürütülmektedir. İşte kullanılan diğer baharat çeşitleri;
Yenibahar, Zencefil, Galanya, Krem tartar, Kişniş, Havlıcan, Anason, Sakız, Safran, Tarçın, Udülkahr, Hardal, Misrafi, İksir, Meyan Kökü, Kalemi barit, Tiryak, Sarı helile, Kara helile, Raziyane, Zerdecub

MESİR MACUNUNUN TIBBİ DEĞERİ
Yukarıda bazılarını saydığımız bazı bitkilerin farmakolojik özellikleri göz önünde bulundurularak macunu iştah açıcı, gaz giderici, barsak paristalizmi arttırıcı, idrar yaptırıcı, uyarıcı ve afrodizyak etkileri taşır. Eski hekimlerin düşüncelerine göre insanların kışın kuru gıda aldıklarından kanları koyulaşır, pislenir, iç organları çalışma düzenini kaybeder. Bu nedenle insanların sıvı dengesini ayarlamak gerekir. İlkbaharda yeşil, taze bol gıda ortaya çıkınca o devrin insanları kan aldırmak, lavmanla barsakları boşaltmak, divretiklerle bol idrar yaptırmak sureti ile vücudun dengesini kendilerine göre ayarlarlardı. Bu işe gecenin ve gündüzün eşit olduğu nevruz gününde başlamak gerekirdi. Hipokrattan beri gelen ve hekimlerce kabul edilen dört unsur teorisinin bir neticesidir.

MESİR MACUNUNUN FAYDALARI
İştah açıcı; gaz giderici, kuvvet verici, idrar yaptırıcı, yorgunluk giderici, hormonları hareket ettirici etkileri vardır. Bunların yanı sıra zehirli hayvan sokmalarına karşın bir etkisi de mevcuttur.
Halk arasındaki bazı inanışlardan alıntılar vererek yazımıza nokta koyalım.
  • Bu macundan kim yerse yesin o yıl boyunca hiçbir zehirli hayvan sokmaz.
  • Nevruz günü ağır hastalar bile yese iyi olur.
  • Macunu yiyen gelinlik çağındaki genç kızlar o yıl içerisinde evlenirler.
  • Macunu yiyen o sene boyunca bütün hastalıklardan korunur.
  • Cinsi kuvveti arttırdığına inanılır.
  • Çocuğu olmayanlar alırsa arzuları gerçek olacağına inanırlar.
  • Çocuk hastalıklarına iyi gelir.
     

MANİSA TARZANI

Sunay Akın'ın "Manisa Tarzanı" adıyla filmi çekilen "Onlar Hep Oradaydı" adlı eserinde Ahmet Bedevi'nin öyküsü:

"İşgal orduları geri çekilirken pek çok şey gibi Manisa'yı da yakar, yıkarlar. Kenti özgürlüğüne kavuşturan Türk ordusunda bulunan Kerkük Türklerinden "Ahmet Bedevi" adlı asker öylesine tutkundur ki doğaya; savaş bitiminde Manisa'da kalır. Ağaç dikmeyi, yeşili korumayı uğraş edinir kendisine. Manisa onun diktiği ağaçlar sayesinde yağmura ve gölgeliğe kavuşur.

Halk, üstünde yalnızca siyah bir şort olan bu uzun sakallı adamı çok sever ve "Hacı" diye seslenirler kendisine. Spil Dağı'nda bulunan kulübesinin yanındaki topu her gün saat 12:00'de ateşlemeye başlamasıyla Hacı'nın adı "Topçu Hacı" olur. Günlerden bir gün başrolünü Johny Weismüller'in oynadığı ünlü Tarzan filmi gelir Manisa'ya. O günden sonra da Ahmet Bedevi "Manisa Tarzanı" diye anılmaya başlar.

Manisa Tarzanı'nın İstiklal Madalyasına sahip olduğunu pek çok insan bilmez.

Siyah bir şortun dışında üstüne pek bir şey giymediğinden, madalyasını takacağı ne bir ceketi ne de bir gömleği vardır zaten.

http://www.agaclar.net/i/agaclar-net_tarzan1.jpg

8 Eylül 1956 tarihinde Niğde'de bulunan Akdağ'ın Demirkazık Zirvesine tırmanış yapan Manisa Dağcılık Kulübü öğrencilerinden Engin Kongar bir kayalıktan düşerek can verir. Kongar, bir tırmanış sırasında ölen ilk dağcımızdır. Kazadan üç yıl sonra, Kongar'ın anısına yapılan anıtın açılışına katılan kalabalık genç dağcının annesi ve Ahmet Bedevi de vardır. Bedevi o gün, genç dağcı gibi uçuruma yuvarlanan sevgilisini anımsamıştır elbette. (Çok sevdiği karısıyla bir dağ yolunda yürürken, ayağı kayan kadın uçuruma yuvarlanır... Ahmet Bedevi, sevgilisinin yanından kayıp gitmesine engel olamaz, son bir hamle yapsa da tutamaz onu...) Bu duygular içerisinde Manisa Apaçisi, gözü yaşlı anneye şunları söyler: Anneciğim hiç merak etme, ben anıtın çiçeklerine bakar, onları hiç soldurmam."

MİT ajanı olduğu şüphesiyle yıllarca takip edilen Ahmet Bedevi gözlerini dünyaya 1963 yılının 31 Mayıs gecesi yumar. Ve ondan geriye binlerce ağaç ve hepsinde de gözünü objektiften kaçırdığı fotoğraflar kalır... Bir de açılışına katıldığı anıt!

Keşke hepimiz Ahmet Bedevi gibi arkamızda böyle kalıcı güzellikler bıraksak!

Sunay Akın




AHMET Bedevi'nin nüfus kayıtlarındaki ismi Ahmeddin Carlak. 1888'de Bağdat'da doğup Türk ordusunda askerlik yapan Carlak, daha sonra milli mücadeleye katıldı, kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Manisa'ya gelip yerleşen Bedevi, sessiz garip bir insandı. Belediyede süpürgeci olarak göreve başladı, bahçıvan yardımcısı, itfaiye eri olarak çalıştı. Manisa'yı yeşillerdirmek için tüm gayretiyle çalışan Bedevi, dayanılmaz sıcaklarda önce atlet ve kısa pantolon, sonraları yaz kış demeden siyah şortla dolaşmaya başladı. Manisa Tarzanı denilen çevre lideri, Spil'de kulübede yaşamaya başladı, 31 Mayıs 1963'te yaşamını yitirdi.

"Manisa Tarzanı" adıyla yaygın bir üne kavuşan Ahmeddin Carlak 1899 yılında Bağdat'a yaklaşık 100 km. uzaklıktaki Samara/Samarra kentinde (ırak) doğdu.

http://www.agaclar.net/i/agaclar-net_tarzan2.jpgBirinci Dünya Savaşına, ardından da Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşı'na bir nefer olarak katıldı. Bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı.

Cumhuriyet Dönemi başlarında Manisa'ya geldi; kimsesiz ve yoksuldu. Manisa Belediyesine girdi; ne iş verildiyse yaptı. 1 Haziran 1933 tarihinde 30 lira aylıkla Bahçıvan Yardımcısı oldu. Hep bu görevde kaldı.

Manisa'yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. Ağaç dikip yetiştirmeyi kutsal bir görev olarak algıladı. Dürüstlüğü, çalışkan olmayı her şeyin üstünde tuttu. Yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, görkemli Sipil dağında dolaştı. Saç ve sakalını da uzatarak kişiliğine yaraşır bir görünümle Manisalıların biricik sevgilisi oldu. Her öğle vaktinde Topkale'deki topu ateşleyerek, günün o saatini duyurmayı bir görev saydı. Bundan dolayı kendisine "Topçu Hacı" diyenler bile oldu.

Bir spor adamıydı; yaşamıyla gençlere örnek olmuştu. Manisa Dağcılık Kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla Ağrı, Cilo, Demirkazık, dağlarına tırmandı. Gittiği her yerde büyük ilgi gördü. Manisa Dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. Sinema tutkunuydu. Yeniliklere açıktı; okumayı severdi, elinden gazete dergi düşmezdi.

Sipil dağında, Topkale'deki kulübesinde yalnız yaşadı; ne yatağı, ne yorganı vardı. Üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalktı. Yaz kış soğuk suyla yıkanırdı. Saç ve sakalını özenle tarar, kendi eliyle çiçeklerden yaptığı güzel kokular sürer, ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine İstiklal Madalyasını takarak katılırdı. Bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı.



Dede Niyazi'nin lokantasının bir köşesinde http://www.agaclar.net/i/agaclar-net_tarzan3.jpgyemeğini yer, bunun karşılığında lokantaya tenekeyle su taşırdı. Hiç kimseye borçlu kalmak istemezdi. Kendisine güvenen bir insandı. "Bulaşıcı bir duygu" olan kaygıya hiçbir zaman katılmadı. Güçlü bir insanda aranan özellikleri taşıyordu. Efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu. Özgür bir yurttaş olarak yaşamayı temel ilke saydı. Yaşama etkin bir biçimde katıldı. Mal, mülk, servet ve makam sahibi olmak aklının ucundan bile geçmedi. Kent sevgisiyle, kent adına çalıştı. Adı Manisa ile özdeşleşti.

Manisa Tarzanı 31 Mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu. Görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği Manisa'da toprağa verildi.

Manisa Tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi iz bıraktı. Bir çok gazeteci yazar ondan söz etti. Anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; Manisa'ya anıtları dikildi; filmi çevrildi.
Manisa O'nu unutmadı, unutmayacak.

MANİSASPOR

Türkiye 2.ligindeki ilk profesyonel ekiplerinden olan siyah beyazlılar sürekli  Manisalı İş adamlarının ve zengin ailelerin desteği ile aralıksız 17 yıl 2.ligdeki mücadelesinin ardından 1982-1983 sezonunda ligden düşen Manisaspor bir yıl aradan sonra 1984-1985 sezonunda Hasan Uçmak başkanlığında 2.lige çıktı. Ancak talihsiz bir sezon yaşayan siyah beyazlılar 1985-1986 sezonunda Ömer Bulur başkanlığında yeniden 3.lige düştüler.
Düştüğü yıl zor bir sezon geçiren Manisaspor 1987-1988 sezonunda VESTEL Sponsorluğunda bir yıl mücadele etti. 1989 yılında Zafer Ünal'ın Belediye Başkanlığı ile destek bulan siyah beyazlılar Manisaspor olarak lige devam ederek 1991-1992 sezonunda Cengiz Pulcuoğlu başkanlığındaki yönetim Belediye Başkanı Zafer ÜNAL'dan aldığı büyük destekle yeniden 2.lige çıktı. 1993-1994 sezonunu 2.ligde geçiren Manisaspor talihsiz bir sezon geçirerek yine düştü.  Kuruluşundan 1994 yılına kadar tam 30 yılı profesyonellikle geçiren siyah beyazlılar üç kez düştükleri 2.lige kısa aralıklarla yeniden yükselme imkanı bulurken düştükleri 1993-1994 sezonundan sonra maddi imkansızlıklar nedeniyle tam 6 yıl süre ile 3.ligde oynayarak 2.lige çıkma uğraşı verdi. 3.ligde Oğuz Sümer'in iki sezon başkanlık yaptığı Manisaspor 1996-97 sezonunda Ertuğrul Aytaç başkanlığındaki yönetimle üç sezon geçirdi. 3 yıla yakın bir süre görev yapan Ertuğrul Aytaç yönetimi lig ikinciliğine kadar yükselip şampiyonluğu kıl payı kaçırdı.
1999 sezonu ikinci devresinde yapılan olağan üstü kongre ile Cengiz ERGÜN Başkanlığındaki yönetim göreve başladı. Belediye, Valilik, Kamu kuruluşlarının desteği ile 2000-2001 sezonunda VESTEL'in desteğini alarak Ahmet Nazif ZORLU ile iki yıllık protokol imzalayan Cengiz Ergün Yönetimi inişli çıkışlı sezona rağmen lig üçüncülüğünü elde ederek yeni statü gereği Türkiye 2.ligi B Grubuna yükseldi. 2001-2002 sezonunda Vestel Manisaspor'da yönetim, Başkan Cengiz Ergün, Ömer Yüngül, Harun Bolel, Arif Koşar, Emin Kabalar, Semih Vardarer, Alpaslan Ustamehmetoğlu, Turgay Alan, Zeki Ayaydın, Gürhan Onat, Fikret Taşçı, Hakkı Baru, Hasan Uluçaylı, Haydar Kocademir Ve Şükrü Buğa şeklinde oluşturuldu.
2003-2004 Sezonuna da büyük bir bütçeyle giren Vestel Manisaspor Teknik Direktör Olarak Mustafa DENİZLİ ile anlaştı ve büyük transferler gerçekleştirerek Süper Ligin kapısından döndü ve ligi 4. sırada bitirdi.
2004-2005 Sezonunda Mustafa Denizli ile yollarını ayıran Vestel Manisaspor Teknik Direktör olarak tekrar Levent Eriş le anlaştı. Ve ligin bitimine 3 hafta kala takım Süper Lige çıktı.
2005 - 2006 sezonunda Süper Lig deki ilk yılında Levent ERİŞ ile başlayan takımımız sezona Ersun YANAL ile devam etti. 2005 - 2006 sezonuna parlak bir giriş yapan takımımız lig liderliğine kadar ulaştığı ve ligin ilk yarısını 4. Olarak bitirmiş fakat sezon sonunda düşme korkusu yaşamasına rağmen ligde kalmıştır.
2007 - 2008 sezonunun başında Vestel ile olan birliktelik sona ermiş, iyi bir kadroya sahip olmamıza rağmen takımımız ligde tutunmayı başaramayarak Bank Asya Ligine düşmüştür.
2008 - 2009 sezonunda Manisaspor adıyla Bank Asya 1. Liginde mücadele eden ekibimiz, çok başarılı bir dönemin ardından yeniden Süper Lige dönmüştür. Kenan Yaralı başkanlığı ve Levent Eriş'in teknik yönetiminde 1 yıl aradan sonra Süper Lige dönen takımımız, Bank Asya'nın düzenlediği yarışmada da yılın takımı ödülüne layık görülmüştür.



MANİSASPOR TARİHÇESİ

SAKARYASPOR İKEN;
1931 Yılında Ahmet Nuri Aksüyek yönetiminde, Seyit Ali Doğaneli, Ahmet Çiftlikli, Kemal Pınar, Halil Yaralı, Reyşat Korguz, Mehmet Adanalı tarafından Ahmet Çiftlikli'nin evinde hazırlanan tüzükle SAKARYASPOR adı ile kurulan Siyah Beyazlı takım, 15 defa Manisa Amatör şampiyonluğunu, 3 defa Türkiye Amatör Takımlar Grup Şampiyonluğunu 1953-54 yılında da Amatör Kulüpler Şampiyonasında Türkiye üçüncüsü oldu.
Türk futboluna sayısız futbolcu yetiştiren Sakaryaspor 2.Dünya Savaşı yıllarında faaliyeti durunca 1946 yılında zamanın savcı yardımcılarından Şemi ERGİN yönetiminde ikinci kez kurulmuştur. 1963 Yılında Enver CİDER Başkanlığındaki yönetimde yer alan Hasan Vardarer, İbrahim Atagürleyik, Kerim Sartık, İzzet Ödev, Kemal Doğan, Zeynullah Vardarer, Tevfik Türkoğlu, Beden Terbiyesi Bölge İl Müdürü Orhan Erkal, Kulüp Üyeleri Nevzat Manisalı, Nevzat Şengül, Fikri Bayrıl, Cevdet Özgirgin, Enver Tokmatış'ın büyük gayretleri ile profesyonellik kabul edilerek 1963-1964 yılında liglere katıldı.
1964-1965 sezonunda 22 gol Atıp 53 gol yiyen siyah beyazlı ekip topladığı 16 puanla ligden düşen ekip oldu. Statü değişikliğinden yararlanarak Türkiye 2.liginden kopmadan sezona girdi. Ünlü Antrenör Naci Özkaya ile ligden düşen takımın başına Karşıyakalı Cevat Gök getirildi.
MANİSASPOR İSMİNİ ALDIKTAN SONRA;
15.06.1965 tarihinde saat 21.00 de yapılan Genel Kurul toplantısı ile Sakaryaspor adını terk ederek MANİSASPOR adını almıştır. Yapılan genel kurulda Yönetim Kurulu üyeliklerine aşağıda isimleri ve görevleri yazılı kişiler seçilmiştir. 



MANİSASPOR TESİSLERİ

TARIK ALMIŞ SPOR TESİSLERİ
D:\YEDEK YENİ\Belgelerim\Alınan Dosyalarım\tesis\DSCF4242.JPG







Tarık Almış Spor Tesisleri arazisi, 17.02.1994 de Manisa Belediyesi ile Manisa Sporunu Koruma ve Güçlendirme Vakfı arasında yapılan protokol ile 49 yıllığına kiralanmış olup; vakfın Başkanı Tarık ALMIŞ tarafından kamp merkezi ve antrenman sahaları yaptırılmıştır. Daha sonra Tarık ALMIŞ Spor Tesisleri, Manisa Sporunu Koruma ve Güçlendirme Vakfı ile Manisa Spor Kulübü Derneği arsındaki protokol sonucunda Manisa Spor Kulübü Derneğine bırakılmıştır. 2003 yılında antrenman sahaların ve çevre duvarlarının yenilenmesi ve 2005 yılında ek bina inşaatının bitmesiyle Tarık Almış Spor Tesisleri modern görünümüne kavuşmuş ve ihtiyaca cevap verecek konuma gelmiştir.
Tarık ALMIŞ Spor Tesisleri 22.000 m2 üzerine kurulmuş olup; bunun 3.000 m2 si Yatakhaneler, Yemekhane, Mutfak, İdari ofisler, Antrenör odaları, Toplantı Salonu, Soyunma odası, Spor salonu, Kapalı havuz, Sauna, Buhar odası, Kafeterya, Fizyoterapi odası, Doktor odası, Masaj odaları gibi bölümlerden oluşan kapalı alandır. 17,000 m2 si de antrenman sahaları ve otopark alanını kapsayan açık alanlardır.


CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİNİN TARİHÇESİ

Manisa'da yükseköğretimin temelini; 1975-1976 öğretim yılında eğitime başlayan  (Ege Üniversitesine bağlı) Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi Muhasebe Ön Lisans Yüksekokulu ve  24 Kasım 1975 yılında kurulan (Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı) üç yıllık Gençlik ve Spor Akademisi ile Demirci ilçesinde, 1975-1976 öğretim yılında Öğretmen lisesi bünyesinde kurulan( Milli Eğitim Bakanlığına bağlı) iki yıllık Eğitim Enstitüsü teşkil etmektedir.
Bunlardan  Muhasebe Ön lisans Yüksekokulu; eğitime Karaköydeki  bir ilkokul binasında başlamıştır, 1977-78 öğretim yılında ismi Maliye Muhasebe Yüksekokulu olarak  değişmiş ve  lisans eğitimi vermeye başlamıştır Daha sonra Ege Üniversitesi'nin  İktisadi ve Ticari İlimler Fakültesi haline dönüştürülen okul, 1978-79 öğretim yılında Uncubozköy'deki   kendi binalarına   geçmiştir. 1987 yılında çıkarılan 3389 sayılı kanun ile bu sefer Dokuz Eylül Üniversitesine bağlanmış ve  Manisa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi adını almıştır..
Manisa Gençlik ve Spor Akademisi, 20 Temmuz 1982'de kuruluşu gerçekleşen Dokuz Eylül Üniversitesine bağlı bir fakülte haline getirilen Buca Eğitim Fakültesine bağlanmış ve bu fakültenin  Beden Eğitimi Bölümü olmuştur.
Demirci Eğitim Enstitüsü de 1982'de Dokuz Eylül Üniversitesine bağlandıktan sonra Eğitim Yüksekokulu adını almıştır.
03 Temmuz 1992 tarihinde TBMM 'nde kabul edilen 11 Temmuz 1992 tarih ve 21282 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 3837 sayılı kanunla  Manisa'da Celal Bayar Üniversitesi kurulmuştur. Bu kanunla, yeni kurulan Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Tıp Fakültesi ile Dokuz Eylül Üniversitesine daha önce bağlı olan Manisa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi  İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi adıyla, Demirci Eğitim Yüksekokulu fakülteye dönüştürülerek Eğitim Fakültesi Buca Eğitim Fakültesine bağlı Beden Eğitimi Bölümü Beden Eğitimi ve Spor  Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu adıyla, Ege Üniversitesine daha önce bağlı olan Akhisar Tütün Eksperliği Yüksekokulu, Tütün Eksperliği Yüksekokulu adıyla, Alaşehir  Meslek Yüksekokulu- Alaşehir  Meslek Yüksekokulu adıyla, 10 Eylül 1992'de  Sağlık Bakanlığıyla Yüksek Öğretim Kurumu arasında yapılan protokolle Sağlık Meslek Yüksekokulu Celal Bayar Üniversitesine bağlanmıştır. Ayrıca bu kanunla yeni kurulan Salihli Meslek Yüksekokulu yanı sıra yine kuruluş kanununda rektörlüğe bağlı olarak Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri ve Sağlık Bilimleri Enstitüleri kurulmuştur.
Celal Bayar Üniversitesi 1992 deki kuruluşunun arkasından pek çok yeni yüksekokulları bünyesine kazandırmıştır. Bunlardan Yükseköğretim Yürütme Kurulu'nun 25.01.1994 tarihli kararıyla Ahmetli Meslek Yüksekokulu, Demirci Meslek Yüksekokulu, Gördes Meslek Yüksekokulu, Gölmarmara Meslek Yüksekokulu, Kırkağaç Meslek Yüksekokulu, Saruhanlı Meslek Yüksekokulu, Soma Meslek Yüksekokulu kurulmuştur.
Yükseköğretim Yürütme Kurulu'nun 07.03.1994 tarihli kararıyla kurulan Köprübaşı Meslek Yüksekokulu, 30.03.1994 tarihli kararıyla kurulan Turgutlu Meslek Yüksekokulu, 02 Kasım 1996 gün ve 22805 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla Sağlık Yüksekokulu, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nın 15.03.1999 tarihli kararıyla kurulan Kula Meslek Yüksekokulu, Yükseköğretim Yürütme Kurulu'nun 26.05.2000 tarihli kararıyla Akhisar Meslek Yüksekokulu, Yükseköğretim Yürütme Kurulu'nun 07.07.2000 tarihli kararıyla Sarıgöl Meslek Yüksekokulu ve 4 Temmuz 1997 gün 23039 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla Akhisar Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu kurulmuştur. 26.04.2005 tarih ve 25797 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2005/8687 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Akhisar Uygulamalı Bilimler Yüksekokulun adı Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu olarak değiştirilmiştir.
1992 de kurulan üniversiteler içerisinde en fazla yerleşkeye  sahip tek yükseköğretim kurumu  olan üniversitemizin Manisa merkezde 1993 yılında hizmete giren bir Merkez Rektörlük Yerleşkesi, 1992'den itibaren (İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ile Tıp Fakültesi alanı olan) Uncubozköy Yerleşkesi , 1997'den itibaren (Fen- Edebiyat ve Mühendislik Fakültelerinin alanı olan )Muradiye Yerleşkesi  ile Manisa merkez dışında 1992'den İtibaren (Eğitim Fakültesi ve Eğitim Yüksekokulu alanı olan) Demirci Yerleşkesi ile bunların dışında Manisa'nın yukarıda isimleri zikredilen yüksekokulun bulunduğu ilçelerdeki yerleşkeler;  yüksekokulların kuruluş tarihlerinde eğitim hizmet alanları olarak kullanılmışlardır.
01.03. 1994 de açılmış olan Tıp Fakültesi, bu fakülteyle doğrudan ilgili  üniversitemiz Araştırma ve Uygulama Hastanesi;  23.04.1994 tarihinde Sağlık Bakanlığı'ndan bir protokol ile devralınan Moris Şinasi Hastanesi'nin inşa halindeki ek binası tamamlanarak 1995 tarihinden itibaren hasta kabul edilmeye başlanmıştır. Üniversitemiz bundan başka Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden 1995 yılında restorasyonlarını yapmak amacıyla üç tarihi bina: (Mevlevihane, Dar'ül şifa ve Sıbyan Mektebi) devraldığı gibi,  merkez yerleşkeye çok yakın olan  Zirai Donatım Kurumu'na ait alan, Ocak  2000 de devralınarak yeni hizmet birimleri  oluşturulmuştur.

MANİSA CELAL BAYAR İNİVERSİTESİ

Adını; Milli Mücadele yıllarında Atatürk'ün yanında silah arkadaşı olarak yer alan, Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Saruhan Mebusluğu da yapmış olan Celal Bayar'dan alan Celal Bayar Üniversitesi, bölgenin sosyal ve kültürel beklentilerine ve gereksinimlerine cevap verecek araştırma merkezlerini de açmış ve bunları işlevsel hale getirmiştir. Bugün  5 fakültesi, 4 yüksek okulu, 16 meslek yüksek okulu, 3 enstitüsü, 10 araştırma merkezi ve 1 araştırma uygulama hastanesi olmak üzere toplam 39 birim ile eğitim ve öğretime devam eden Celal Bayar Üniversitesi, 1219 akademik personeli, 879 idari personeli  ve 30000'e yakın öğrencisiyle, Ege Bölgesi'nin en büyük 3 üniversitesinden biridir.
Simge olarak Manisa Lalesi(Anemon)'ni alan üniversite, bu simge ile sevgi, bilgi ve gelişmeyi geçmişten geleceğe taşımayı temsil etmektedir.
Türkiye'nin ve Ege Bölgesi'nin tarihi ve kültürel dokusu en zengin illerinden biri olan Manisa, Celal Bayar Üniversitesi ile ve bu üniversitenin bilimsel çalışma ve araştırmaları ile gelecekte de daima ön planda olacak ve bir üniversite şehri olarak anılacaktır.